Monday, October 31, 2011

Derince bir nefes aldı kirpiklerinin buğulu aralığından tavana bakarken. Kötü bir rüyanın bitişine şükretmesine, odanın oksijenine ortaklık eden sevdiceğini görmesi eklendi. Yüzünde kontrol edemediği bir tebessüm belirdi. Aslında şükretmesi gereken daha gerçek şeyler de olduğunu farketti. Ona -gecenin başlangıcından sonra- kendini bilerek bir kez daha sarıldı. O tenin 36,5 derece sıcaklığı, Ankara'nın dışarıdaki soğuğu ile yüzleşmenin nasıl zor olacağını hatırlattı. Sabah miskinliği denen şey kelimenin tam anlamıyla bu olsa gerekti. Ekim ayının son günü, sonbaharın hüznünü aslında bambaşka bir duyguya yüklüyordu. Beş gün sonra -bu cuma- bayram tatiline girilecekti. İşin açığı, hiç istenmeyen o zoraki ayrılığı düşünmeden de bu anın keyfini çıkarabilirdi. Ama nedense insanoğlunun elindekiyle yetinme ile daha fazlasını isteyerek mutsuz olma arasındaki ince çizgide negatif tarafa düşmek bu sabah daha cazipti. Normal bir insan bile bile niye mutsuz olmayı seçer ki...